Başlangıcından Günümüze Türk Askeriyesinde Amerikan Nüfuzu-1
Askeri ve ekonomik ayaklar üzerine yükselen Amerika, 20. yüzyıl başı itibariyle artık emperyal bir güçtü. Amerika günden güne büyüttüğü askeri gücü ile bugünkü küresel düzenin kuruluşunu sağlayan II. Dünya Savaşı’nın sonucunu tayin eden en önemli aktördü. II. Dünya Savaşı, Amerika’ya olabildiğince etkin ordu ve silaha sahip olmanın kazanımını göstermenin yanında diğer ülkelerin askeriyesi üzerinde nüfuz sahibi olmanın gerekliliği gerçeğini de aşikar etmişti. Amerika diğer ülkelerin orduları üzerinde etkinlik kurmak ve gerektiğinde onları ileri karakol ya da Truva atına dönüştürmek için öncelikle NATO ve ikili anlaşmaları kullanmakta. 1947 yılında Amerika ile ilk askeri ikili anlaşmasını imzalayan Türkiye, 1951 yılında da NATO’ya katıldı. Amerika gerek ikili anlaşmalar ve gerekse NATO kapsamında elde ettiği imtiyaz ve hakları sonuna kadar kullanıp Türk ordusuna nüfuz etmek için sayısız plan ve proje yürütmüştür. Amerika, Türkiye gibi sanayi devrimi ve Rönesans’ını gerçekleştirememiş ülkelerde ordunun hayatın tüm alanında ana belirleyici aktör olduğunu biliyordu. 1947 yılında imzalanan ilk ikili askeri anlaşmanın ardından geride kalan 73 yılda inişli çıkışlı birçok devre olmakla birlikte, Türkiye askeriyesi üzerinde Amerika etkisi hiçbir zaman için yadsınamaz. Buna karşın geride kalan bu 73 yıl boyunca Türk ordusu üzerinde Amerikan etkisinden rahatsız olan ve bunun son bulması gerektiğini savunan ya da bu yönde pratik ortaya koyan bir kanatın da varlığı bir gerçekliktir. Son üç çeyrek asra damga vurmuş olan bu ikilem bu paradoks halen geleceği de belirleyecek ana etmen konumundadır.
Yazının devamı için “indir” sekmesine tıklayın.